ALDIĞIM İLK YUDUMLA AŞK BAŞLADI
Şarapçılık,Urla’da, bin yıllar öncesinden gelen bir kültür. Cumhuriyet dönemiyle, mübadele yıllarından sonra yok olmaya başlayan bu kültür, günümüzde tekrar kendi küllerinden doğuyor.Can Ortabaş’ın Urla’da,90’lı yıllarda kurduğu bağlardan toplanan üzümler,bugünlerde Urla Şarapçılık’ın çevre dostu fabrikasında seçkin şaraplara dönüşüyor.İnsan’ın başını döndüren bir doğada,inanılmaz güzel bir iş yapıyorsunuz ama öncelikle sizi tanımak isteriz, kimdir Can Ortabaş?
İzmirliyim, ben Karşıyaka’nın göbeğinde doğdum, tam vapur iskelesinin karşısında. Karşıyaka’da yüzdüm, genç milli oldum, basket oynadım. Şu anda da halen Karşıyaka’da oturuyorum ama burada,Urla’da bir yatırım yaptık, Çeşme’de de bir evimiz var.Bu 80 km çapında,o üçgenin içerisinde dolaşıyoruz.Tüccar bir aileden geliyorum.Babam,sanayi odası ve ticaret odası başkanlığı yaptı.Lise hayatımda babamın hırdavat dükkanında çalıştım.Üniversiteyi bitirdikten sonra kendi işimi kurdum.Yuvadan uçtum diyebiliriz,cebimde 150 dolar para vardı,bir de 3 yaşında bir arabam.
“ALDIĞIM İLK YUDUMLA AŞK BAŞLADI”
Şaraba ilgi nereden geliyor?
Gençken şarap sizi çok tutkulandırmayabiliyor,eğer sizi birileri yönlendirmezse.Hiç unutmuyorum bir gün Almanya’dayız,çok sevdiğim bir arkadaşımla ufak ir kasabaya gittik.20 yaşlarındaydım;İtalyan bir çiftin işlettiği restorana geldik.7-8 masalı bir yer,karı-koca servis yapıyorlar,çok gurme bir restoran…Önce İtalyan tarzı yemekler,ardından etimiz geldi ve adam”Kırmızı şarap açacağım size”dedi.Ben,Şarap mı içeceğiz?dedim ama aldığım ilk yudumla aşk başladı.O güden sonra hep daha fazla şarap içip damağımı geliştirmeye çalıştım,daha çok okudum;okudukça daha çok heyecanlandım.Toprak çok ilginç,elinizi veriyorsunuz kolunuzu çekiyor,kolunuzu veriyorsunuz gövdenizi alıyor.2-3 bin şişelik bir koleksiyonum vardı.Evimi yaparken çok güzel bir mahzen de yaptım.Üçüncü,dördüncü sene,yamaçlardaki eski bağ setlerini keşfettim.
“Bakarsanız bağ,bakmazsanız dağ olur”
Yarımadadaki şarapçılığın tarihsel geçmişi çok eskilere dayanıyor olmalı…
Arkeolojik kazılardan biliyoruz ki Urla’da antik dönemlerden beri şarapçılık yapılıyor.1.Dünya savaşı öncesi Karaburun Yarımadası’nda 72 milyon litre şarap üretiliyormuş.2 sene önce bütün Türkiye,bunca yatırımdan sonra 69 milyon litre;gerisini siz düşünün…Bunun nedeni mübadele ve bunun İslamiyet’le de ilgisi yok çünkü Osmanlı’nın Kontrolünde 500-600 sene burada şarapçılık yapılmış,hem de altın çağlarını yaşamış.Tabi sadece o değil,Floksera denen bir hastalık gelmiş.Eskiden çubuklar aşısız dikilirdi.Fakat 19.yy’da bir hastalık dünyada yayılıyor.Buna karşılık bağcılar bir formül buluyor;Amerikan asma çubuğu’na floksera zarar veremiyor.Onun üzerine aşılamaya başlıyorlar ve şarapçılık kurtuluyor.Bu arada cumhuriyetle mübadele başlıyor.O dönemler ,şarapçılıkla uğraşan kesim,gayrimüslim kesimdi,diğer yandan buraya getirilen halk bağcılık bilmiyordu.O andan itibaren yöre için büyük bir yıkım başlamış.Bence cumhuriyetin en büyük kayıplarından birine neden olmuştur mübadele.Ben geçmişini okuyunca daha da heyecanlandım,hani”Bakarsanız bağ,bakmazsanız dağ olur”derler;ormanların altında,birçok yerde bağ terasları bulduk.Onlar sonra röneve edildi.Çiftlikte Cabernet bağımızda,toprak altında Klazomenai dönemine ait benim boyumda küp bulduk.Açtığımızda içi hala şarap kokuyordu.
Hangi şaraplık üzümleri üretiyorsunuz?
Bizde tür olarak enternasyonel çeşitler de var.Bugün dünyada yüzlerce yıldır iklimlerde iyi sonuçlar vermiş çeşitler var.Biz bunları seçtik önce;Cabernet,Merlot,syrah gibi çeşitlerimiz var ama bunun dışında Öküzgözü,Kalecik Karası,Boğazkere,Papaz Karası ve Ada Karası var.Urla karası’nı bulduk.Bir diğer çeşidimiz Bornova Misketi;zaten İzmir’in malı.O da yozlaşıyordu ve klon seleksiyonu yaptık.Klon seleksiyonundan sonra Symposıum diye yarı tatlı bir şarap yaptık;büyük altın aldı.Boğazkere,ona keza,biz daha şişelemeden İstanbul’da birinci seçildi.
Kayıp tür canlanıyor.
Urla Karasının Hikayesini anlatır mısınız?
Urla’dan bahsediyoruz,binlerce yıllık geçmişinden bahsediyoruz,herkesin dilinde Urla Karası ama Urla Karası yok.Kayıp…Şarapçılık öldüğü için bağlar sofralık bağlara,tütün tarlalrına çevrilmiş.Üç sene arayıştan sonra Karaburun Yarımadasın’da 3 ayrı yerde Urla Karası olduğunu düşündüğümüz çok eski omcalar bulduk.Sabancı Üniversitesinden genetik uzmanı Selim Bey’le,bir TUBİTAK projesi hazırladık.3 senelik bir çalışma sonunda DNA’larından bilinen herhangi bir yabancı çeşide veya bilinen yerli bir çeşide ait olmadığını ampelographic çalışmalarla da destekledik.Bu arada çoğaltmaya da başladık.Dolayısıyla onu da Sicilyalı Nero d’Avola dediğimiz cinsle blend ettik.Bu blend de bize birincilik getirdi.4 ayda tükendi bu şarap.
İyi şarabın formülü nedir?
Klonu,toprağı,sizin budama şekliniz,şarap yapma tekniğiniz,o senenin o bölgede nasıl geçtiği önemli,bütün bunların bileşeni arada ciddi farklar yaratacaktır.İyi şarap yapmak dediğinizde, o kadar parametre ortaya çıkıyor ki…Türkiye’de önoloji yok.Düşünün Fransa’da bugün 100 binin üzerinde önolog var.Türkiye’de şarabı kimler yapıyor?Ya tekniker ya Gıda mühendisi ya da kimya mühendisi…
Urla Şaraplarının Pazarı ve hedefi nedir?
Türkiye’de aşağı yukarı 70 milyon litre yani 90 milyon şişe üretim yapılıyor.Biz,Premium ve upper Premium dediğimiz segmentte,tepedeki 1,5 milyona hitap ediyoruz.Türkiye’de 5-15 lira seviyesinde şaraplar,her şey dahil otellerde tüketiliyor.Ama o 1.5 milyon şişenin içersine biz 150-200 bin şişeyle yer almaya çalışıyoruz.O,1.5 milyon şişenin yarısı zaten ithal şaraplar.
Şarabınızı tadan, ünlü isimler var mı?Görüşleri ne oldu?
Var tabii,özellikle Robert Parker’dan bahsedebilirim.Şarap Dostları Derneklerinde hep konuşulur,”Acaba Parker,bir gün bir Türk şarabı tadar mı,hangi şarabı tadar”şeklinde ama çok büyük üreticiler bile Parker’a tattıramadı şarabını.Onun alt tadımcıları var,onlardan biri “Nero d’avola&Urla Karası” adındaki blendimizi tatmış.Parker’a tatması için gönderdik.Premium blendimizi, Nero d’avola&Urla Karası ve Tempus’u tadıyor:Çok olumlu şeyler söylüyor. Nero d’avola&Urla Karası için “Bana birşeyler söyleyen bir şarap,çok farklı bir yapısı var.”diyor.Tempus için ise “Muhteşem güzel bir şarap.”diyor.Parker,şaraplarımz için web sitesinde,”Outstanding wine”olarak bahsetmiş,yani 95 puanlara koyuyor;bunun bir üstü “Extraordinary”olarak geçer,96 puan ve üstüdür.
Urla bir hayat tarzı
Butik oteller,agro turizm gibi yaşam unsularını da içine alan bir Urla hayaliniz var…
Hep söylüyorum,Urla bir “hayat tarzı”.Ben burada sanatçılarla,yazarlarla,başbakanlarla,krallarla tanıştım.Buraya karşı bir çekim oluşmaya başladı.Şu anda 5-6 şaraphane yapılıyor Urla’da.Birkaç yıla kadar burada 8-10 butik üretici oluyoruz.Ayrıca butik oteller başlıyor.İçinde şarabın,gastronominin olduğu bir butik otel projemiz var.Urla’yı hep pırıl pırıl,eski evler korunmuş,akşam hangisine gideceğim diyeceğiniz 50 tane gurme restoran,30 tane butik otelle hayal ediyorum.Bu sene bizi ziyarete 2360 kişi gelmiş,tadım yapmaya.Böyle bir hizmetimiz de var.İnsanlar gelip burayı ücretsiz ziyaret edip,tadım yapabiliyorlar.Ben kendim 800-900 yatak ayırttım ziyaretçiler için.Belki 2 bin kişiye restoranlarda yer ayırttırırım.Her şey böyle gelişecek.İşte sinerji denen şey bu…